14 Mayıs 2017 Pazar

RunOnuR - Nashira Ultramaratonu 2017 - yarış raporu

Bu yıl ikincisi düzenlenen Nashira Ultramaratonu'na Antalya Runners ailesi olarak kalabalık bir ekiple katıldık. Geçen sene mart ayında koşulan yarış, bu sene organizasyon kararıyla mayıs ayına alındı. Mayıs ayında ülkemizde birçok yarış koşuluyor. Bu durum doğal olarak tüm yarışlara katılımı etkiliyor. Nashira'da bundan nasibini aldı ve geçen seneye göre katılım daha azdı. Havanın sıcak olması sebebiyle kayıt olduğu halde start almayanlar da olunca start oldukça sakin geçti.

12k etabına kayıtlı olduğum yarıştan koşu sırasında karar değiştirip 38k ya devam ettim ve cut-off süresinden hemen önce 5:55'te bitirdim. Bu yazı yarış öncesi ve sırasında olanları anlatıyor.

Üç silahşörler finişi böyle kutlar.
Fotoğraf: Mustafa Algan


Hazırlık

Mart ayında koştuğum Alanya Ultra 20K yarışında kilometre eksikliğimi çok hissetmiş ve Nashira ultra'ya kadar bu açığı bir nebze olsun kapatmaya karar vermiştim. Maalesef bir dizi sebepten dolayı bu isteğimi gerçekleştiremedim. Aslına bakarsanız tüm arada geçen 6 haftada toplam 120km civarında koşmuşum ki, dağda 38k koşmak için hazırlık bile sayılmaz. Yine de Antalya'da yapılan bir yarışa destek vermiş olmak için 12k da olsa katılmaya karar verdim. son bir ay içinde birkaç tane kaliteli (tırmanışlı) bisiklet ve koşu antrenmanı ve birkaç tane de sıkı interval yapabildim. Gerisini de yıllardır antrene ettiğim vücudumun dayanıklılığına ve irade gücüme bıraktım. Yine de bu yaklaşımı kimseye tavsiye etmem, her ne kadar ultralar iradeyle koşulur dense de, iyi bir antrenman dönemi geçirmiş olursanız daha rahat koşulur.

Hedefim 12k parkurunu hızlı ve hafif bir şekilde koşup, kendimi iyi hissedersem 38k etabına devam etmekti. Bunun için içinde içinde koşu sırt çantamın ve ayakkabılarımın olduğu çantamı 12k finişine bırakıp, orada sandaletlerimi çıkartıp, ayakkabılarımı giymeyi planladım. Elime #camelbak mataramı aldım ve cebime de 4 tane tuz tableti koydum. Bel çantama üzüm ve fıstık da koydum fakat yarışta ihtiyaç duymadım.

Kahvaltı ve ulaşım

Bu sene kısa koşacağımız için gece kalmayı düşünmedik. Yarış sabahı 5'te kalkıp ekmek üzeri fıstık ezmesi ve baldan oluşan kahvaltımı yaptım. (ikinci dilim fazla geldi, yarışta hissettim) Yanına bir kupa çay içtim. Normalde sabah kalktığım andan itibaren elimde su şişesiyle gezerim fakat bu sefer bunu atladım. (dehidre olmadım fakat daha fazla içmiş olsam iyi olurdu)

Saat 5:50 gibi Tarık, Joe ve Metin'le beraber yola koyulduk. Yol boyu birkaç benzin istasyonunda su aradık maalesef hepsinin marketi kapalıydı. Manavgat merkezde de bulamayınca start alanında buluruz diyerek Manavgat Şelalesi'nin yanındaki otoparka arabamızı park edip ekiple buluştuk

Antalya Runners startı neşe içinde bekliyor :)

Start alanı ve start


Geçen seneden farklı olarak start bu sene şelalenin hemen karşısında restoranların bulunduğu bölümden verildi. Biz Antalya Runners' tan ve farklı şehirlerden gelen eş dostla selamlaşıp fotoğraf çektirdik. Genelde sabahları bol su içtiğim için yarıştan önce tuvalete giderim bu sefer ihtiyaç duymadım (az su içtiğimin bir başka kanıtı) starttan 20dk kadar önce 2k lik hafif bir koşu yaptım kalabalığın arasına karışıp startı beklemeye başladım. Saat tam 07:30'da planlandığı gibi start verildi.

Yarış ve 12k finiş


Şelalenin olduğu parkı terk ettikten sonra rahat bir tempo tutturup, çevremdeki tanıdıklara laf atarak asfalttan koşmaya başladım. Luna'larla daha önce defalarca koştum fakat daha ilk dakikalarda ayaklarımı yere fazla mı sert vuruyorum gibi düşüncelere daldım. Bunları aklımdan uzaklaştırıp koşuya odaklanmam için asfattan ayrılmamız yeterli oldu. Patikaya girişimizle birlikte sandaletlerimin ayağımdan fırlayacağı ya da ayak parmaklarımı taşa vurup tırnaklarımı kaybedeceğim düşünceleri yerini tarihi köprünün ne kadar güzel olduğu ve acaba şuradan suya atlasam ne olur düşüncesiyle yer değiştirdi. Bizim ekip farklı hızlarda koşuyordu 38k koşacaklardan Halil hızlı bir startla başlamıştı fakat asfalt bitmeden onu geçtim. Geçerken midesinin kötü olduğunu onu 12k ya kadar çekmemi istedi. Yarışla ilgili herhangi bir süre hedefim olmadığı için Halil'i gözden kaybetmemeye çalışarak koşmaya devam ettim. Arada arkada doğru bağırıp geldiğinden emin olurken bir yandan da parkurun keyfini çıkartıyordum. Bir süre sonra oldukça geride kalınca yavaşlayıp beklemeye başladım. Aramızda şöyle bir diyalog geçti:

Ben: Hadi Halil, çok iyi gidiyorsun biraz sık dişini öncekileri yakalayalım.
Halil: ben 38'e devam edeceğim gücümü korumam lazım.
Ben: tamam işte tam arkamda kal ben sana tempo vereceğim
Halil: midem kötü, sana yetişeceğim diye daha kötü oluyorum

bir arkadaşını yarışta çekmek iki tarafı keskin bıçak gibidir. Çekilen kişi genelde cesaretlendirmeye ve motive edilmeye ihtiyaç duyar. Arada şikayet eder, yapamayacağını söyler. Çeken koşucunun görevi işte buralarda başlar. Tempoyu koruyup motivasyona devam etmelidir. Ancak Halil deneyimli bir patika koşucusuydu ve defalarca beraber koşmamıza rağmen onu ilk defa şikayet ederken görüyordum. bir de üstüne ara ara kusuyordu. Yavaşlayıp ona eşlik etmeye karar verdim. Artık ilk hedef 12k cp noktasına (benim için finiş) ulaşmaktı. Biraz böyle devam ettik. Bu arada 38'e devam etmeye kesin karar vermiştim. Bir süre sonra Halil gitmemi ve onu 12k cp de beklememi söyledi. Oradan sonra birlikte devam edecektik. Hızlanıp birazdan başlayan Seleukeia şehrine çıkan yokuşa doğru saldırdım. Yokuşu tırmanırken sadece patikada koşarken kalbinin göğsünden dışarı çıkmak istermiş gibi attığı, boğazının kuruyup nefes alamadığın zamanlarda hissedilen türde bir mutlulukla dolu bir şekilde birkaç kişiyi bile geçtim. Bu son atakla 1:14:00 da 12k finiş noktasını geçtim.

38K' ya devam


Aslında baştan beri planım bu noktada ayakkabılarımı giyip, sırt çantamı da alıp yarışa öyle devam etmekti fakat iki sebepten yapmadım. Birincisi sandaletlerle herhangi bir ağrı-sızım yoktu. İkincisi ise ayaklarıma dikkatlice bakınca şiştiklerini fark ettim. Eğer bu şekilde çorap ve ayakkabı giyemeye çalışırsam rahatsızlık hissedeceğim belliydi. Ben de el matarasıyla ve sandaletle devam etmeye karar verdim.

Manavgat Baraj gölünün muhteşem manzarası
rota boyunca yanımızda
Benden 3-4 dk sonra Halil geldi ve yarışa devam etmeyeceğini söyledi. Ondan da 3-4 dk sonra Metin ve Yağız geldiler. İstasyonda beslenip, biraz dinlendikten sonra hep beraber patikaya doğru tırısa geçtik. Ormanın içinde nefis bir patika da yokuş aşağı yarım saat kadar koştuk. Bir ara Metin önündeki bir dala tıkıldı ve düşmemek için iki sert adım atmak zorunda kaldı. bunun sonucu olarak  da iki bacağına da kramp girdi. Uzanıp biraz dinelendikten sonra tekrar koş-yürü devam ettik. Yol boyu güzel noktalarda gerek canlı yayınlar, gerekse fotoğraf çekimleri için durup gayet rahat bir şekilde devam ettik. 22k istasyonunda oturup dinlendik, görevli arkadaşlar ve askerler oldukça güler yüzlü ve yardımseverdi. Bu noktadan sonra finişe kadar tekrar istasyon olmayacağı için yanımıza fazladan birer şişe su alıp yola devam ettik. Bu noktadan sonra hali hazırda güzel olan parkur muhteşem seviyesine çıktı. Bir ara Manavgat barajını her iki yanımızda görürken geçen sene olmayan bu kısmı parkura ekledikleri için organizasyona övgüler dizdik. Göl kıyısına indikten sonra tekrar tırmanış ve iniş derken suyumuz iyice azaldı. Güneş iyice yükselmiş olduğundan su bulmadan kalan 8k yı koşmamız zor görünüyordu. Oymapınar girişinde köy evlerinde birine girip su istemek zorunda kaldık. Gölgede biraz dinlenip suyu mataralarımıza doldurduktan sonra parka taşlı yoldan koşmaya devam ettik. Birazdan arkamızdan yaklaşan bir araba korna çalmaya başladı. Dönüp bakınca finişte bizi karşılamak için yolda olan Antalya Runners' tan dostlarımız Mustafa ve Cemile'yi gördük. Rotanın köy içinden geçtiğini görüp buraya dalmışlardı. Sevgili Algan arabaya binmemizi teklif etse de bu nazik teklifi üzülerek reddedip göl kıyısından yolumuza devam ettik.

Yanlış mı geldik acaba???
Fotoğraf: Metin Arıduru

Gölün etrafındaki turu bitirdikten sonra asfalta çıkıp Oymapınar HES bölgesine girdik. Bu arada Metin'in ailesi arabayla yanımızdan geçip finişte bizi soğuk biraların beklediği müjdesini verdiler. bu güzel haberle beraber yokuşun hemen öncesindeki köprüde bisikletleyle bizi bekleyen Cemile ve Algan'ı görünce keyfim tam yerine geldi. Tek sorun Cut-off oldukça yaklaşmıştı ve buraya kadar geldikten sonra tasnif dışı kalmak hiç hoş olmazdı. Son 3k yokuş yukarı olduğu için bu bölümde sadece yürüdük. 
Ve mutlu son...

Finiş geçen sene baraj gölüne bakan seyir terasındaydı. Bu sene tünelden sonraki düzlüğe almışlar. Tünelin serinliğinde son bir gayretle tırısa kalkıp el ele finişe girdik. 

Luna Sandalet


Yaklaşık 2.5 yıldır Luna giyiyorum. Daha çok günlük hayatımda tercih etmeme rağmen (geçmişte antrenmanlarda da giydiğim halde) yarışlarda bir türlü cesaret edemedim (en önemli sebebi süre kaygısı ve sakatlanma korkusu oldu)  Geçtiğimiz hafta içinde üniversitede girdiğimiz performans testlerinde Luna'arla koşarken ani hızlanmalarda performansı düşürdüğüne fakat iyi bir ritim tuturunca hızımı etkilemediğine şahit oldum. Nashira Ultra'da 12k koşacağım ve herhangi bir süre kaygım olmadığı için sandaletle koşmaya verdim.

İlk 12k nispeten daha hızlı bir tempoda ve sondaki tırmanma hariç düz zeminde koştuk. Bu süre zarfında ayaklarımın yayıldığına (literal olarak genişledi ve hafif şişti) şahit oldum. Her bir taşın veya ağaç kökünün üzerinden geçerken ayak kemiklerimin sanki tenis topuyla masaj yapar gibi ayrıldığını görmek beni gerçekten şaşırttı. sonraki bölümde teknik çıkışlar ve inişler de her an kayışların kopmasını veya tabanın yarılmasını bekledim ama olmadı. Özellikle asfalt ve parke taş gibi zeminlerde pek rahat hissetmedim ve şıpıdık terlik sesi rahatsız etti. Yarıştan sonra tarak kemiklerimin ön tarafında parmaklarımın hemen arkasında darbeye bağlı yanmalar oldu (bu satırları yazarken yani yarışın ertesi günü hala devam ediyor) ancak bunlar ayakkabı giyerken de olan şeyler. Özetle performansından memnunum. bundan sonra her yarışta sandalet giyer miyim, pek sanmıyorum. Yine de arada bir giyeceğime eminim.


Son söz

Yarış benim için bir değişim dönemine denk geldi. Son iki yıldır farklılaşan antrenman programım sebebiyle hem kilo aldım hem de haftalık kilometrelerim çok azaldı. Mart ayında koştuğum Alanya Ultra ve bu yarış sayesinde bir süredir ihmal ettiğim patika koşularını neden sevdiğimi ve neden ultra koşmak istediğimi kendime hatırlatma fırsatı buldum. Dostlarımla keyifli bir hafta sonu geçirdim ve yaz için uzun koşu planları yapmaya daha finişe varmadan karar verdim. 

Nashira Ultra bence Türkiye'deki en güzel parkurlardan birine sahip. Organizasyon olarak geçen yarışta zaten çok iyi bir çizgi yakalamışlardı. Bu sene için de iyi bir tanıtım dönemi geçirdiler ancak yarış maalesef camiada hak ettiği ilgiyi görmedi. Bunun başta yanlış tarih seçimi gibi birçok sebebi olduğuna emin. Yarışların artmasını hep beraber alkışlıyoruz ancak koşan kişi sayısı aynı hızda artmıyor gibi görünüyor. Dilerim ilerleyen dönemde Manavgat parkurlarında daha fazla katılımcıyla koşma şansı buluruz. Ben kendi adıma önümüzdeki yarışın kayıtlarının açılmasını dört gözle bekliyor olacağım.

Beğendim


  • İşaretleme çok iyidi. Zeytin ağaçlarınınolduğu kısım haricinde sıkıntı yaşamadık
  • CP istasyonlarında yeterli ikram vardı
  • Görevliler yardımsever ve güler yüzlüydü
  • Çanta, tişört ve buff birçok yarış bu maliyetleri kaldıramıyor

Daha iyi olabilirdi

  • Ödeme sistemi pek iyi işlemedi. Bu konuya bir çözüm üretilmeli
  • Cinsiyetlere göre göğüs numarası rengi belirlemek pek aklıma yatmıyor. İyi niyet olduğu kesin de olsa bana ayrımcılık gibi geldi
  • 22k cp noktasında sonra bir istasyon daha olsa iyi olur. Mayıs ayı Antalya'da sıcak geçiyor.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder